23 HAZİRAN 2020 T.Lİ BASIN AÇIKLAMASI

 

Saygıdeğer meslektaşlarım, vatandaşlarımız ve değerli basın mensupları,

2018 yılında Baroların ve Türkiye Barolar Birliği’nin bölünmesi, belirli sayılara ulaşan meslek mensuplarının kendi barosunu kurabilmesini sağlayan proje sağduyunun galip gelmesi sonucu rafa kaldırılmış ve bu projeden vazgeçilmişti. 

 

Kısa bir süre önce aynı proje maalesef raftan indirilmiş, yazılı ve görsel medyada “çoklu baro projesi” olarak anılmaya başlanmıştır. Küresel olarak Covid 19 salgınının doğurduğu ve doğuracağı zararlarla başa çıkmak için topyekün seferber olduğumuz bir dönemde, ülkemizin ve mesleğimizin asli sorunlarını bir kenara bırakarak yargı bağımsızlığına ve Avukatlık mesleğine gölge düşürecek, vatandaşımızın adalete erişimine olumsuz etkileri olacak, savunmayı siyasallaştıracak böyle bir önerinin gündeme alınmasına 80 baro tarafından tepki gösterilmiş bu tepkinin nedenleri her türlü demokratik ve yasal yol kullanılarak ilgililerine ifade edilmiştir. 

 

Yine bu maksatla 50 civarında baro başkanımız 19.06.2020 Cuma günü bulundukları şehirlerden Ankara’ya yürüyüş başlatarak anayasal demokratik haklarını kullanmayı tercih etmişlerdir. Dün, yani  22.06.2020 tarihinde Ankara’da sembolik bir yürüyüş gerçekleştirip Anıtkabir’i ziyaret edecek baro başkanları kente sokulmamış hiçbir yasal dayanağı olmadan yürüyüşleri engellenmiş bu da yetmezmiş gibi daha sonra kendilerine desteğe gelen diğer baro başkanları ile birlikte fiili bir gözaltı uygulamasına tabi tutulmuşlardır. Gaziantep Barosu Başkanı Av. Bektaş Şarklı’nın darp edilmesini ve çoğu meslektaşımızın maruz kaldığı bu kanunsuz engellemeyi kabul etmemiz mümkün değildir. 

 

Barolar yargının kurucu unsurlarından savunmanın temsilcisi, adaletin üç sac ayağından biri olan Avukatlık mesleğinin temsilcileridir. Barolar demokratik hukuk devletinin savunucuları, vatandaşların hak arama hürriyetinin güvencesidir. Barolar, şiddete maruz kalan kadınların sesi, istismar edilen çocukların güvencesi, adalete erişecek ekonomik gücü olmayan her vatandaşın hamisidir. Barolar hayvan haklarının bekçisi, çevre ve doğamızın yok edilmesine yönelik girişimlerin en önemli engelidir. Baroların bölünmesi, Baroların parçalanması, Baroların susturulması demek; kadının susturulması, çocuğun susturulması, işçinin, memurun, emeklinin, çevrenin, doğanın susturulması demektir. Baroların susturulması demek, topyekün bir ülkenin susturulması demektir. Hiç kimse onu bulandırmadığı ve ihlal etmediği sürece hukuk, teneffüs ettiğimiz hava gibi görünmez ve tutulmaz bir şekilde etrafımızı kaplar. Hukuk ancak kaybettiğimizi anladığımız zaman değerinin farkına vardığımız sağlık gibi sezilmez bir şeydir. Bu nedenle bizler inanıyoruz ki, her türlü hak arama hürriyetinin yegane savunucuları olan Baroların susturulmasına, biz Avukatlardan dahi önce 80 milyon vatandaşımız karşı çıkacak, engel olacaktır.  

 

Savunma hakkı, her bireyin ömrü boyunca ihtiyaç duyacağı en temel haklardan birisidir. Savunma hakkı kaybolursa, savunma hakkı siyasallaşırsa yargı siyasallaşır; yargı siyasallaşırsa adalet terazisinin hak dengesi bozulur. Bizlerin dün olduğu gibi bugün de tek amacı vatandaşın en büyük ihtiyacı olan adaletin koşulsuz şartsız dağıtılmasının sağlanmasıdır. Giydiğimiz cübbenin bizlere yüklediği büyük misyon budur. Bu misyona sahip binlerce avukatın temsilcisi sıfatıyla şu anda Başkentte bulunan Baro Başkanlarımıza uygulanan kanunsuz şiddeti kınıyoruz.

Sürecin en başından bu yana, konunun paydaşı olan tüm kurum ve kuruluşların temsilcileri nezdinde gerekli girişimlerde bulunan Samsun Barosu yönetimi ve üyeleri adına Başkanımız Av Kerami Gürbüz de şu anda Baromuzu ve Baromuza kayıtlı tüm meslektaşlarımızı temsilen Ankara’da bulunmaktadır.  Anayasanın başlangıç metninde kabul edildiği üzere her vatandaşın Anayasada yer alan temel hak ve hürriyetleri kullanmak doğuştan hakkıdır. Barışçıl ve demokratik bir eyleme aşırı mukavemet göstermek ve bu mukavemetin fotoğrafını tüm dünyanın görmesine neden olmak sadece bizler için değil devletimiz ve milletimiz için de bir üzüntü sebebi olmalıdır. Unutulmamalıdır ki, hak arama özgürlüğünün yegane temsilcileri olan Avukatlar, vatandaşın hak ve hukukunu koruyup gözetmekte mahir olduğu kadar, kendi hak ve hukukunu gözetmekte de mahir olan bir mesleğin mensuplarıdır. Ülkemizin başkentine girmek, her vatandaşın olduğu gibi baro başkanlarımızın da en doğal hakkıdır. Ülkemizin başkentine girmek, bugün kendilerini temsilen yalnızca Başkanlarını Ankara’ya yolcu eden 150.000 Avukatın da en doğal hakkıdır. Demokratik bir hukuk devletinde bu hakka güç kullanarak karşı konulması, hukuksuzdur. Adalet ilkin devletten gelmelidir. Çünkü hukuk, devletin toplumsal düzenidir. Hukuk her şeyin üzerinde olmalıdır. 

Görevimizi yaparken kimseye, ne müvekkile, ne hakime, hele ne iktidara tabiyiz. Bizim aşağımızda kişilerin varlığı iddiasında değiliz. Fakat hiçbir hiyerarşik üst de tanımıyoruz. En kıdemsizin en kıdemliden veya isim yapmış olandan farkı yoktur. Avukatlar tarih boyu köle kullanmadılar ama hiçbir zaman efendileri de olmadı! Bağımsızlığımıza gölge düşürmeden, hiç bir güce tâbi olmadan, mesleğimizi sürdürmeye, hakkımızı aramaya devam edeceğiz.

 

Kamuoyuna saygı ile duyurulur....